29 Aralık 2023 Cuma
23 Aralık 2023 Cumartesi
Öyle özlemekler olmuyor bir kedinin ağzını ayırışında
Bize inen ayetlerle diyet yaparak
Karşıkonulmaz bir emir kipiydi bu
Ciğ Erlerimde itaatsizlik diz boyu
Beni de çözemeyiver bundan ne çıkar
Beni de çözemeyiver düğümlü kalayım
Bilmen gereken bazı şeyler var vakti gelince
Bir silah olarak şakağına dayamak için bilmen
Patlayan fişek
Islıklar ve kopan alkış
Hurdalıkta buldum ben seni ovdum parlattım
Ben senin için gepetto'yu tek kırma ile alnının çatından
Ben senin için bu saate alıştım şşş.
Dürttüm tedirginliği döndü boğazıma yapıştı
Kelimeler kustum sen onlardan kaçtın
Kusurlu olmanın tekdüze bir mükemmeliği vardı
Gözlüklerimden dünyaya baktığını sandım
Portakal bahçelerine doğru koş
Portakal bahçelerini doğur koş
Ben adını sihirli bir kelime gibi söyledim
İnandım bunda bir bilinç vardı
İnsan olmanın sancısını çek küreklerimden
Ağrıyor sana inanmak
ağrıdım.
Kaynak: Pasaj 69
22 Aralık 2023 Cuma
yüzünü iyi bilen gölgem karanlığa takılır
bakışın önü ıslak
rotasız yağmurun öldürdüğü camlara çalışıyor
kendine kızıyorsun
başkalarının elinde patlamış bir topla
zamanın çocukluğundaki çukurdan
hiç rüya görmediğini say
derisi çürümüş gökyüzünün
nereye gidiyorsun
tutmuştum dileğimi
parmakların dindi hissettirmeden
evler koparıp kışın ağzından
sesindeki sıcaklığı oyacaksın
susmus eksik sesler
bende unuttugu şeye onda mı rastlayacak?
5 Aralık 2023 Salı
4 Aralık 2023 Pazartesi
Canı baldan tatlı
karga molla
Yüzünde bir milyon lümen şavkla
Çıkıp taht-ı rahata erip baht-ı revana
Müjdeledi
Kurşun değmez evliyalarımızın
Filistin'e İsrail'i kahretmeye indiğini
TEKBİR! (hızlı yapıştırıcı)
Ah! kardeşlerim, bizim de imtihanımız bu..
Bu rahat bize nasıl batar bir bilseniz?
Lakin aranızda benden şüphesi olanlar var halâ
Ben ki gözlerinizin önünde suyu suyla kefenleyip
cennet nimetlerinden tattırmaya Rio'ya götürmedim mi sizi?
Sizin yüzünüzden bir minare boyu anca yükselebildim
Çok mahcup ettiniz beni!
Ne dünyanın zevki, sefası var gözümde ne ölüm korkusu
Amma kurşun değse bedenime delinir testim,
akar pembe şarabım
Gideyim de kafir mi içsin helal kanımı?
SALAVAT! (hızlı yatıştırıcı)
24 Kasım 2023 Cuma
1965. İnternet sayfaları yoktu. İnternet yoktu. Kişisel bilgisayarlar yoktu. Fotokopiciler yoktu. Büyük ticari işletmeler dışında fotokopi çekilen yerler tek tüktü. Daktilolar vardı, hatta elektrikli olanları bile, ama ateş pahasıydılar. Matbaalar vardı, fakat dizgi ve baskı da ateş pahasıydı. Nispeten ucuz olan metal kalıpların kullanıldığı ofset baskı da mevcuttu, ama evde kullanılamayacak kadar karmaşıktı. Baskı makineleri genelde epey büyük oluyordu.
Ucuz baskı çoğaltma araçları azdı. Mürekkebi aktarırken araç olarak alkol kullanan hektograf gelip geçiciydi ve kalitesi oldukça düşüktü. Çoğunlukla okullarda öğrenci testlerini ve ders notlarını çoğaltmak için kullanılıyordu. Kalan son yöntem ise teksir makinesiydi. Makinelerin boyutları küçüktü, çoğu zaman ne yapacakları belli olmuyordu, koyu siyah renkte basıyorlar ve üzerlerinde, sabır gösterirseniz, düzeltme yapılabilen kesme daktilo kalıpları kullanılıyordu. Bu kalıplarla beş yüz nüsha sorunsuzcahazırlanabiliyordu ve daha özenli olunursa, çok daha fazla nüsha hazırlamak mümkündü. Makineler hemen el altındaydılar ve ara sıra kullanılmaktaydılar. Kalıplar ve mürekkep ucuzdu. Makinelerde kullanılan kâğıtların boyutları bir süre boyunca kalın ve kısa olup, ucuzdular da. Birmüddet bu durum böyle sürecek ve kolayca basılıp, dizilecek, katlanacak ve ciltlenebileceklerdi. 60’larda başlayıp 70’lerin ortasına değin sürecek olan önemli bir edebi hareketin bel kemiğini oluşturan şey tefsir makinesiydi (mimeo) asıl.Bu on yıllık dönemde küçük matbaa yayınlarında müthiş bir patlama yaşandı. Bu patlama “Mimeo Devrimi” adıyla anılmaya başlandı. Makineler şair ve yazarlardan oluşan koca bir jenerasyonun birbirleriyle ve meraklı bir okuyucu kitlesiyle, hızlı ve etkin biçimde iletişim kurabilmesini olanaklı kıldı. Beş yüz nüshalık fanzinler, dergiler, bildiriler, bütün bu hızlı iletişim şekilleri belirli miktarlarda çıkartılmaktaydı. Ülkenin dört bir yanında yayınevleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Cleveland’da, önceden büyük uğraşlarla küçük tipo baskı kitapçıklar ve fanzinler çıkartmışlığı olan d. a. levy kendine bir mimeo temin etmiş ve 7 Flowers Yayınevi’yle olağanüstü bir yayıncılık işine atılmıştı. New York’ta, Edward Sanders kendi edebiyat dergisi olan ve içinde oralı birçok yazarı barındıran Siktirin; Bir Sanat Dergisi’ni[2] yayınladı. Douglas Blazek’in dergisi OLE, Bensenville, Illinois’da basıldı ve, sokak dili ve sıkça şaşırtıcı imgeler kullanan dolaysız ve emredici şiir biçimlerini tanıtmaya başladı. Blazek bu eyleme “meat şiiri” adını verdi ve tek başına bir hareket olarak sayılmasa da, birçok deneysel biçime başvuran şairleri bu eyleme dâhil etti.Ben Hiatt, Oregon’daki Büyük Ronde Vadisinde güçlü yerel seslere yer verdi. Niagara Falls, New York’ta ve sonrasında Sacramento, Kaliforniya’da, Press: Today: Niagara (daha sonra da Runcible Spoon) çeşitli dergiler ve fanzinler yayınladı.Daha birçok dergi ve yayınevi de mevcuttu. Daha fazla bilgi için, aynı dönemden Len Fulton’ın Küçük Yayınevleri ve Dergiler Rehberine[3] danışılabilir.Bu teknoloji sayesinde nihayet gecikmesiz bir iletişim yöntemi mümkün hale geldi. Bir gün önce yazılan eserler oldukça hızlı basılıp dağıtılabiliyor, böylece şiir sanatı ve şiirselliğin çabucak şekillendirilmesini içeren şiddetli tartışmalar çıkıyordu. Bir karşılıklı yayınlar ağı ve gayrı resmi bir formatta, genç şairlerin kendi seslerini şekillendirebildikleri ve daha tecrübeli seslerin de onlara katılabildiği bir forum çıkmıştı ortaya. 70’lerde yer altı gazetelerinin çıkışına dek, bu teknoloji şiirsel aktiviteleri hayatta tutuyor, küçük merkezleri büyük olanlara bağlayıp, yazılmış en yeni şiirlerin her yere ulaşmasını sağlıyordu.
Ofset baskı ucuzlayıp da baskı teknolojisi gelişince, teksir makinesi de artık kullanılmaz oldu ve makinelerin hepsi adeta ortadan kayboldu. Kısa bir dönem boyunca, Amerika’da ve dünyada avantgarde’ın sesi olmuşlardı. Şiire ilginin artmasına yardım etmiş ve üniversite yayınlarıyla onların şiire getirdikleri kesin tanımdan bağımsızca yayın yapabilen kolayca ulaşılabilir bir araç olmuşlardı.Doğruca edebiyat geleneklerine saldıran bu fırlamalar yüzünden şiirin yapısı kökünden sarsılmıştı. Düşüncelerini tez elden ve kesin bir şekilde sunabilecekleri yayınevleri ve bir forumları vardı. “Teksir Devrimi”ydi onlar.
[1]Mimeograf’ın (Teksir Makinesi) kısaltması. Yunancada taklidini/kopyasını yapmak gibi bir anlamı vardır (ç.n.)
[2]Fuck You; A Magazine of the Arts (ç.n.)
[3]Directory of Small Presses and Magazines (ç.n.)
Kaynak: Naked Zine 1
11 Kasım 2023 Cumartesi
İtalyan yazar, şair ve eleştirmen Cesare Pavese'nin intihar etmesine günler kala tuttuğu günlüklerini matbu olarak bastığı "Yaşama Uğraşı" kitabından ilhamla yayın yapan Yaşama Uğraşı Fanzin 20. sayısını yayımladı. Bu sayıda özel olarak yakın zamanda kaybettiğimiz şair Ömer Çiftçi'nin "ölüm üzerine" adlı yazısı bulunmaktadır.Çiftçi bu yazısında "Ölüm bir yolculuktan başka bir şey değildir. Ama yolcunun alışık olduğu bir yolculuk da değildir: bavul hazırlamaz, kimlik çıkarıp göstermez, vize istemez ve gitmek için bir ulaşım aracını gerekli görmez." der. Ayrıca;
Şiirler:
Hasan Ulaş / Boş Kovayla Kuyu Başında Eğleşenler
Rıdvan Yıldız / Eksik Sesler
Ferhat Nitin / Yol Bir Kıyım
Meryem Delmar / Çingeneler Doktor Tanırlar Mı?
Öykü:
Adnan Altundağ / Korku
İbrahim Tekpınar/ Deq
Afra Terkanlıoğlu / Geç İçeri Anlarsın
Tasarım:
İbrahim Tekpınar
İletişim:
yasamaugrasifanzin@gmail.com
www.yasamaugrasi.org